Yengeç dönencesini zar zor bitirdim. Tamam güzel tespitler var, Paris-Amerika karşılaştırmaları ilgi çekici fakat bu yazarımız toprağı bol olsun rahmetli abimiz hiç aile terbiyesi almamış. Annesi küçükken diline,kalemine kırmızı biber sürerim diye korkutmamış anlaşılan. Bir kadın olarak tiksindim bazı yerlerde. Belki erkekler o kadar rahatsız olmamışlardır ama bana ne gerek var böyle yazmaya dedirtti. Dünyadan intikamını ağzını bozarak, iğrençleşerek almaya çalışmış olabilir. Sonuçta hepimiz tutunmaya çalışan zavallılar değil miyiz ? Henrycim her şeyin tadına varmış maşallah. Dolu dolu yaşamız abimiz. Önyargının nirvanasına çıkarak bir daha romanını okumam diyorum. Ama siz bir tanesini okuyun mutlaka, bir fikriniz olsun ama dimi.
Henry Valentine Miller (26 Aralık 1891, New York, ABD – 7 Haziran 1980, Kaliforniya, ABD) ABD'li yazar. Yaşadığı dönemdeki edebiyat formlarının dışına çıkarak roman, otobiyografi, felsefe ve mistizmi karıştırarak kendi tarzını yaratmıştır. Kendi hayatından aldığı gerçekleri tekrardan kurgulayarak kitaplarına aktarmıştır.
Yaşamı
Alman göçmeni katolik bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası terzi Heinrich Miller, annesi ise Louise Marie Neiting'di. Çocukluğu Brooklyn'de geçti. Gençliğinde çeşitli işlerde çalıştı ve kısa bir süre New York Şehir Üniversitesi'nde okudu. 1928 ve 1929 yıllarında ikinci karısı June Edith Smith (June Miller) ile birlikte birkaç ay Paris'te geçirdi. 1930 yılında tek başına Paris'e taşındı ve II. Dünya Savaşı patlak verene kadar burada yaşadı. Bu dönemde meteliksiz bir şekilde arkadaşlarından geçinerek avare bir hayat sürdü. Anais Nin, Alfred Perles, ve Lawrence Durrell gibi yazarlarla dostluk kurdu. 1931'in sonbaharında Alfred Perlés vasıtasıyla Chicago Tribune'un Paris baskısında bir iş buldu. Sevgilisi Anais Nin'in desteğiyle 1934 yılında ilk kitabı Yengeç Dönencesini (Tropic of Cancer) yayımladı. Ardından Kara İlkbahar (Black Spring) (1936) ve Oğlak Dönencesini (Tropic of Capricorn) (1939) yazdı. Kitapları ABD'de müstehcen bulunduğu için yasaklandı. Ancak elden ele ulaştırılan kitapları ona belli bir ün kazandırdı.1940'da ABD'ye döndü ve California'da Big Sur'a yerleşti. ABD'nin kültürel değerlerine ve ahlâkî tavrına meydan okuyan çalışmalarına devam etti. Hayatının son yıllarını Pacific Palisades'de geçirdi.
Yengeç Dönencesi'nin 1961 yılında ABD'de yayımlanması bir müstehcenlik davasına neden oldu. 1964 yılında ABD Yüksek Mahkemesi kitabın bir edebiyat çalışması olduğuna karar verdi. Bu olay cinsel devrimin kilometre taşlarından biriydi. Kitabın basılmasını savunan avukat Elmer Gertz ve Miller sonraki yıllarda yakın arkadaş oldular.
Edebiyat çalışmalarının yanında Miller bir ressam ve amatör bir piyanistti.
Türkçede yayımlanmış eserleri
- Yengeç Dönencesi
- Kara İlkbahar
- Oğlak Dönencesi
- Hatırlamayı Hatırlamak
- Merdivenin Dibindeki Gülümseyiş
- Seksus
- Pleksus
- Clichy'de Sakin Günler
- Big Sur ve Hieronymus Bosch'un Portakalları
- Rimbaud ya da Büyük İsyan
- Neksus
- Cennette Bir Şeytan
- Uykusuzluk
- Çılgın Üçlü
Henry için, "ne olacağından" ziyade "nasıl olacağının" bunalımlarıyla geçen kayıp zamanlardı gençlik yılları...
Bilet kontrolörlüğü, bulaşıkçılık, çöp kamyonu şoförlüğü gibi işler yaptı. İçki kaçakçılığına bulaştı. Sonra yeniden sıkıldı, yeniden bıraktı; sonra geri dönmek zorunda kaldı ve her nasılsa yeniden memur olabildi. Bir süre bu şekilde idare ettiyse de, bu son memuriyet görevinden sonra, otuz üçüncü yaşına girdiği yıl, bir daha asla memur olarak çalışmayacağına dair yemin etti.
Onunla bir kulüpte tanışmışlardı. June, bahşiş karşılığı müşterileriyle dans ediyor, "ve sonra Tanrı bilir neler yapıyordu". Henry onu gördüğü andan itibaren kıskandı, ikinci düşüncesi ise bunun bir yıldırım aşkı olduğuydu. O gece, çıkışta bir yemek yediler ve ilişkileri ondan sonra da devam etti. İlk evliliğine benzer şekilde hüsranla bitecek bu evlillik, onun gibi ahlak sınırları ufkun ötesinde duran bir adamı bile sarsmıştı. ama zamanla güzeller güzeli karısı June'un bu çok kişilikli yaşantısına, hayatlarına ya da yataklarına arada bir girdiğini öğrendiği kadınlara ya da adamlara alıştı. Henry, karısından boşandı ve kendisini yazmaya teşvik eden June'un sözlerine uyarak işini de bıraktı. Eve June bakıyordu ve Henry onun bu parayı nereden bulduğunu asla sormuyordu. Bir süre sonra aralarına biri daha katıldı. June'un Rus sevgilisi Stasia. Henry kendi kendine sürekli aynı şeyi söylüyrdu: "Rakibin bir kadın olması ! En azından bir erkek seçebilirdi... Ama bu kadın? Allah kahretsin!"
Hakkındaki yazılar
http://www.sabitfikir.com/soylesi/henry-miller-yazarken-yapilacak-son-sey-rahat-etmektir
http://piktobet.blogspot.com/2013/11/henry-miller.html
son eşi Hoki Tokuda röportajı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder